Özellikle beni tanımayan ve EDER grubuna yeni katılan dostlarımızı aydınlatmak için bu yazıyı yazıyorum.
Belki de 15 Temmuz olaylarının spora etkileri ortaya çıkmaya başladığı anda dernek başkanı olarak bir deklarasyon yayınlamam gerekirdi ama beni tanıyanlar bilirler, bir süre diğer dostlarımın yorumlarını takip eder ve sular biraz durulduktan sonra kendi fikirlerimi beyan etmeyi daha doğru bulurum.
Öncelikle EDER'in kuruluş hikayesine dikkatinizi çekmek istiyorum. Ben bir Galatasaraylı olarak şike davası sürecinde Fenerbahçe'ye haksızlık yapıldığına inandığımı söyledim. Asla Fenerbahçe şike yapmıştır veya yapmamıştır demedim. Zaten kimin şike yaptığını tespit etmek bizim işimiz değil. Ben tüm kulüp camialarının dost olmaları gerektiğine inanan bir spor adamıyım. Spor, spor sahalarını belirleyen çizgiler içinde icra edilir, benim için rekabet sadece çizgiler arasındadır, dostluk ise çizgiler ötesidir. Sporculuğum boyunca kazanmak için kurallar ve çizgilerin içinde kıyasıya mücadele ettim ama son düdük çaldığı zaman rakiplerimle dost olmayı ilke edindim.
Birçok Galatasaray taraftarı şike davası sürecinde ezeli rakibinin başına gelenlere seyirci kaldı, seslerini yükseltip yapılan haksızlığa tepki koymadı. Rakibinin alacağı derin yaralar sayesinde arayı açıp kolay yakalanmayacak başarılara ulaşmayı hayal ettiler. Ben o dönemde farklı bir tutum sergiledim, Galatasaraylı dostlarımı uyardım, "yarın sıra bize gelir dikkatli olun" dedim. Buna karşılık bir grup beni kendi kulübüme ihanetle suçladı, hatta aileme ve şahsıma ölüm tehditleri bile geldi.
Pekiyi, Fenerbahçe'ye yapılan haksızlık neydi? Bence yargılamanın yapıldığı mahkemeler Türk hukuk sistemine uygun değildi. Aynı Ergenekon, Balyoz ve Casusluk davalarında olduğu gibi... Sonuçta ne oldu? Bu davaların yargılamalarını yapan mahkemeler kapatıldı. Hala hiçbirimiz neyin kesinlikle doğru, neyin kesinlikle yanlış olduğunu bilemiyoruz. Benim sizlerden tek bir farkım ve avantajım var, spor sektörünü dünya çapında yakından tanıyor ve takip ediyorum, bir de avukat eşim sayesinde Türk hukuk sisteminin nasıl işlediğine hakimim.
Bu konuda en önemli açıklamalardan birisi eski başkanımız ve duayen hukuk adamı Prof. Dr. Duygun Yarsuvat tarafından zaten yapılmıştı. Kendisi şike davasının yanlış mahkemelerde görüldüğünü beyan etmişti. Hoş bu beyanatından sonra kendisini istifaya davet eden ve hainlikle suçlayan bilinçsiz kişi ve kurumlar bile oldu, hem de bu kişi ve kurumlar Galatasaray kimliği taşıyorlardı.
Bir de bugün yaşananlara göz atalım. Tarikatların spora bulaştıklarını 20 yıla yakın bir süredir zaten hepimiz biliyoruz. Maalesef bu tarikatların sempatizanı olan birçok elit sporcu var. Bunlar Fenerbahçe kulübü içinde de vardı ama bir dönem Galatasaray kulübü içinde çoğunluktaydılar. Ben o dönemlerde bile bu tiplerin kulüpten gönderilmeleri için birçok kez girişimlerde bulunulduğunu gayet net biliyorum.
Şimdi bugünlerde bazı Fenerbahçeli dostlar 3 Temmuz sürecinde Galatasaraylı dostlarının düştükleri aynı hataya düşüyorlar. Galatasaray camiasını FETÖ ile bağdaştırmak tarihi bir hata ve haksızlıktır. Ben bunu geçmişte ezeli rakibimin uğradığı haksızlığa sesini yükseltmiş, hatta binlerce insanın takip ettiği bir STK'nın kurucu olarak söyleme hakkını gönül rahatlığıyla kendimde buluyorum.
Kişilerin yaptığı hatalar camiaları bağlamamalıdır. Her camiada aklı selim insanlar olduğu gibi hata yapanlar da vardır. Bazen bu hataları en genç sempatizanlar yaparken bazen de çok üst düzey yöneticiler yapabilirler. Kimi zaman insanlar haksız çıkar peşine düşerler, kimi zaman ise saf ve temiz duygularla gönül verdikleri renkleri korurlar.
Şike nedir, nasıl olur? Bunu daha önce anlatmıştım, yine kısaca tekrar etmeye çalışayım. İki kulübün yöneticileri, çalıştırıcıları ve sporcuları karşılıklı olarak anlaşıp müsabakayı istedikleri sonuçla bitirirlerse bu organize bir şikedir. En fenası ve iki kulübün de ağır bir şekilde cezalandırılması gereken tür budur. Ben böylesine bile şahit oldum. İkinci en ağır şike hakem üzerinden yapılandır. Üçüncüsü çalıştırıcının bilerek ve isteyerek bir çıkar karşılığı takımı sabote etmesidir. Dördüncüsü bazı sporcuların planlı olarak karşılaşmanın sonucuna etki etmeleridir. En safiyane ve karşılıksız olanı ise küme düşmek üzere olan takımda oynayan arkadaşlarınıza karşı elinizin ayağınızın oynamaya gitmemesidir.
Hangi çeşidi olursa olsun şike şikedir ve ahlaklı bir davranış değildir. Hele hele sportmenliğe hiç sığmaz. Bir de günümüz spor sektöründe dönen paraları, bahis oyunlarını ve diğer etkenleri düşünecek olursanız düpedüz hakkın, hukukun ve maddiyatın istismardır.
Şike hakkında tüm bildiklerimi "Ölümüne Şike" isimli kitabımda kaleme aldım. 2017 başında İnkilap Kitabevi yayınlayacak. Merak edenler okuyabilirler.
Sonuç olarak camialar dosttur ve dost kalmak zorundadırlar yoksa spor savaşa döner. Her ne seviyede olurlarsa olsunlar kişilerin hatalarını camialara mal etmek doğru değildir. Benim bir sürü Fenerbahçeli ve Galatasaraylı aklı başında dostum var, aynı zamanda gözü dönmüş ve gerçekleri görmek istemeyenler de var. İhtiyacımız olan tek şey çoğunlukta olan iyi insanların azınlıkta olan kötülere karşı sesini yükseltip bir "DUR" diyebilmesidir. Zaten EDER'in kuruluş amacı da budur...
Diyeceğim şudur ki; içlerinde şikeye bulaşan şahıslar olsa bile bir Galatasaraylı olarak Fenerbahçe camiasına "ŞİKECİ" demem, aynı şekilde kendi kulübümde tarikat sempatizanları bulunsa bile kimsenin Galatasaray'a "FETÖCÜ" demesine de tahammül edemem.
Yorumlarınızı yaparken hepinizin kendi kapılarınızın önünü süpürme çabasında olmanızı rica ediyorum. Rakiplere saha dışında saldırarak şampiyon olmak mümkün değildir. Aklımızı başımıza toplayalım, bu ülkede olan her fena olayı aynı odaklara mal etmek bize fayda sağlar mı? Kendimizde hiç mi kusur yoktur? İşimize geldiği zaman başkalarının uğradıkları haksızlıklara bıyık altından sırıtıp, benzeri kendi başımıza geldiği zaman "haksızlık bu" diye avazımız çıktığı kadar bağırırsak samimiyetimize güvenen olur mu?
İlk dediğimi bugün de tekrar ediyorum, "NE HAK ETMEDİĞİM BİR KUPA KALDIRMAK İSTERİM, NE DE HAKKIMIN YENMESİNİ..."
Şimdi toparlanma zamanıdır, önce kendi camialarımızdaki tarikatçıları, şikecileri ve ahlaksızları tarihin tozlu sayfalarına gömelim, sonra da benzer tehlikeler içindeki rakiplerimize yardım eli uzatalım. Çok sevdiğimiz Türk Sporu ancak böyle temizlenebilir.
29 Ağustos 2016 Pazartesi
ŞİKE - FETÖ, FENERBAHÇE VE GALATASARAY
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)