21 Aralık 2012 Cuma

BASKETBOL BİR YAŞAM TARZIDIR

Sevgili Gençler,

Hayatta tecrübe edinmenin en etkin yolu deneyimlemektir. Bir şey bizlere ne kadar anlatılırsa anlatılsın, kendimiz yaşamadan, kendimiz denemeden neyin doğru, neyin yanlış olduğunuzu anlamamız zaman alır. Bu süreci kısaltmak için yapılabilecek en güzel şey büyüklerimizin bize anlattığı olayları özümsemek ve onların öğütlerini dinlemektir.

Şimdi sizlere basketbolun hayatımdaki yerini anlatarak, tecrübelerimi sizlere aktararak gelişim sürecinizde sizlere destek olmak amacındayım. Umarım yaşadıklarım ve öğütlerim işinize yarar...

Basketbolla ilk tanıştığımda 8 yaşındaydım, benden 10 yaş büyük olan ağabeyim beni bir basketbol maçı izlemeye götürmüştü. Maçın heyecanı, sahadaki oyuncuların heybeti, seyircilerin coşkusu beni büyülemişti. Her şeyini örnek aldığım ağabeyim de basketbolcuydu ve onun spor ayakkabılarına, formalarına, bilekliklerine o kadar çok özeniyordum ki... O an kararımı verdim mutlaka ben de iyi bir basketbolcu olacaktım...

Hemen o yaz ailemin başının etini yemeye başladım, bana basketbol oynatmaları için her fırsatta gereken her şeyi yaptım. Evimiz Kızıltoprak’ta olduğu için bize en yakın yer olan Fenerbahçe Dereağzı tesislerinde minik takım ile antrenmanlara başladım. Aslında koyu bir Galatasaray taraftarıydım ama Avrupa yakasındaki Galatasaray tesislerinde yapılan antrenmanlara katılamayacağım için Fenerbahçe’de oynamaktan başka çarem yoktu. İçimdeki basketbol aşkı o kadar büyüktü ki hangi takımda oynadığıma fazla önem vermeden antrenmanlara devam ettim. Takımdaki çocukların yaşı benden daha büyüktü ve onlar benden daha uzun süredir basketbol oynuyorlardı. Ben onların yaptıklarını beceremiyordum, evet uzun boylu bir çocuktum ama iyi basketbol oynayabilmek için daha güçlü ve daha çabuk olmak gerekiyordu. Üstelik bunlar da yeterli değildi, çok ama çok çalışmak en önemlisiydi.

Kısa bir süre sonra takım arkadaşlarım benim beceriksizliklerimle dalga geçmeye başladılar, her geçen gün cesaretim kırılıyordu ama asla basketbolcu olmaktan vazgeçmeye niyetim yoktu. Akşam yatağıma yattığım zaman gözlerimi kapatıp kendimi milli takım formasıyla hayal ediyordum.

6. sınıfa başladığım zaman okul takımı seçmelerine katıldım ve sonuncu olarak takıma seçildim. Bir yıl boyunca hiç bir antrenmanı kaçırmadım, takımımız Türkiye 2. si oldu ama benim bu başarıda katkım olduğunu söylemek imkansızdı, yıl boyunca oynanan 30 maç boyunca sadece 2 ya da 3 dakika oyuna girebilmiş ve sadece 1 basket atabilmiştim.

O yaz basketbol yaşantımın dönüm noktası oldu, arkadaşlarımın alaylarına kulaklarımı tıkayıp deli gibi antrenman yapmaya başladım, çok ama çok çalıştım, yeni sezon başladığı zaman artık daha güçlü ve hızlıydım, sağ ve sol turnike atmayı çok iyi öğrenmiştim, şutlarım pek girmiyordu ama faul atışlarım fena değildi, savunma yapmanın kazanmak için ne kadar önemli olduğunu kavramıştım, top her potaya atıldığında rakibimi box ederek rebound almaya çalışıyordum. Antrenörümüzün dikkatini çekmeyi ve takım arkadaşlarımın saygısını kazanmayı başarmıştım. Antrenörüm bana basketbolun tüm inceliklerini öğretmeye çalışıyordu. Artık ilk 5 in değişmez oyuncusu olmuştum... Bir sezon sonra kulüp takımında da oynamayı başardım ve kısa süre sonra en büyük hayalim olan milli formaya kavuştum. Bu formaya kavuşmamda beni her çalıştıran antrenörün ve birlikte oynadığım her takım arkadaşımın payı büyüktür. Basketbol bir takım sporudur. 24 yaşında ağır bir sakatlık geçirip basketbolu bırakmak zorunda kalana dek 43 kez milli formayı giydim ve takımımla birlikte bir çok şampiyonluk kazandım ve bir çok ödül aldım.

Basketbolu bıraktıktan sonra çok sevdiğim genç arkadaşlarıma deneyimlerimi aktarabilmek ve basketbola dair bildiklerimi öğretebilmek için bir basketbol okulu kurdum ve sizlerle geçirdiğim zamanlar hayatımın en keyifli anları oldu. Basketbola başlayan her yeni oyuncu adayıyla birlikte tüm basketbol hayatımı en başından sonuna kadar tekrar yaşıyormuş hissine kapılıyor ve güzel anılarımı tazeleme fırsatı buluyorum. Basketbolcu olma yolunda genç oyunculara destek vermek beni çok mutlu ediyor.

Şimdi bu yazdıklarımdan çıkartmamız gereken öğütlere bir göz atalım.

1-) Yetenekli olmak veya iyi bir fiziğe sahip olmak basketbolcu olmak için yeterli değildir.
2-) Basketbolcu olmak için çok ama çok çalışmak gerekir.
3-) Hiç kimsenin ve hiç bir şeyin umutlarınızı ve cesaretinizi kırmasına asla izin vermeyin.
4-) Antrenörünüzün size söylediklerini eksiksiz olarak yapmaya çalışın.
5-) Basketbolun bir takım sporu olduğunu unutmayın, sahada tek başınıza hiç bir şey yapamazsınız ama takımınız sizi desteklerse en iyilerden birisi olabilirsiniz, takımınızdan destek alabilmek için siz de takımınızı destekleyin.
6-) Basketbol belli bir yaşa kadar yapılabilen bir spordur, basketbol oynamayı bıraktıktan sonra hayatınızın geri kalanında ne yapacağınız çok önemlidir, derslerinizi asla aksatmayın, mutlaka iyi bir üniversiteden mezun olabilmek için çok çalışın.
7-) Bir gün siz de benim gibi deneyimlerinizi sizden daha genç oyuncu adaylarına aktararak basketbol sporunun ilerlemesine katkıda bulunun.

BASKETBOL BİR YAŞAM TARZIDIR, bu kültüre uygun örnek davranışlar sergileyerek basketbol ailesine karşı üstlendiğiniz sorumluluğu lütfen yerine getirin.


Kucak dolusu sevgiler ve sonsuz başarılar diliyorum...