20 Temmuz 2017 Perşembe

CİHAT LEVENT İLK KİTABINI YAYINLADI


Spora gönül vermenin, asla vazgeçmeyerek hayata tutunmanın ilham verici hikâyesi…
Tüm hayatını basketbol sahalarında geçirmekten başka arzusu olmayan bir çocuk bu hayalini gerçeğe dönüştürmek için gece gündüz çalışır. Terini, kanını, hatta tüm benliğini iyi bir basketbolcu olmak ve milli takımda oynamak için ortaya koyar. Sonunda çok çalışmasının karşılığını alır, başarı basamaklarını bin bir zorlukla teker teker tırmanır, genç yaşta hem hayalindeki takıma transfer olur, hem de milli formayı giymeye başlar. Ancak tam her şey yoluna girmiş ve rüya gibi bir yaşam sürerken korkunç bir kaza meydana gelir. Kazada ölen genç adam aynı bedene geri dönerek bir mucize gerçekleştirir.

Milli basketbol oyunculuğundan antrenörlüğe, hakemlikten spor kulübü yöneticiliğine kadar uzanan; iç hesaplaşmalarla zenginleşen bir yaşam öyküsü. Ölüm olayının tüyler ürperten yaşanmış gerçek anlatımı…

1 Temmuz 2017 Cumartesi

GALATASARAY ve BASKETBOLUN ŞİFRELERİ...

Bir spor kulübünün can damarları olan kurumsal yapı, sistem ve uzun vadeli plan gibi olgular zaten rahmetli Özhan ağabey devrinde rafa kaldırılmıştı. İşte o günlerde spor kulübü olmaktan çıkıp finans şirketine dönüştük. Artık dinimiz imanımız para bulmak olmuştu. Kasalar dolusu para bulup topçunun birini alıp ötekini satmaya koyulduk. Gömlek değiştirir gibi teknik direktör değiştirmeye başladık. Etik kodlar, Galatasaray kültürü ve spor ruhundan hızla uzaklaştık.

Özbek yönetiminin seçilmesiyle her şey daha da beter oldu.

Tüm bu olumsuzlukların üst üste gelmesine rağmen hala elimizde çölde pınar misali ender bulunur bir koz vardı. Ergin Ataman sınırlı imkanlara aldırmadan en yüksek başarıları hedefliyordu. Haksızlığa hiç gelemiyordu, hırsı zaman zaman profesyonelliğinin önüne geçiyordu, uzun lafın kısası amatör ruhunu hala kaybetmemişti. Bir de çok koyu Galatasaraylıydı tabi...

Şube sorumlusu ilk iş olarak Ergin'e saldırdı. Eski federasyon tarafından dışlanmış sınıf arkadaşını ne olursa olsun memlekete geri getirmeyi amaçlıyordu. Ergin ilk saldırıyı ustaca savuşturdu ve yıllık ücretinde %40 a varan indirim yaptı. Bu jest karşısında birilerinin dili tutuldu çünkü Ergin'den çok daha varlıklı olmalarına rağmen hiçbir zaman Galatasaray'a bu kadar büyük bir tutarda maddi katkı yapmayı akıllarından bile geçirmemişlerdi. Vuslat başka bahara kaldı, Ergin'i gönderebilmek için iyi bir fırsat kollanmaya başlandı. Hatta başına liseli bir genel menajer atayarak her adımını kontrol etmekten geri kalınmadı. Galatasaray basketbol tarihini inceleyin, Cemal Nalga'dan Lynetta Kizer olayına kadar yüzümüzü kızartan her skandalda işin başında iş bilen liseliler vardır.

Ergin hiç beklenmedik bir başarı elde etti ve Avrupa kupasını kazandı. Birileri buna çok üzüldü çünkü Avrupa şampiyonu olan antrenörü kovmak imkansızdı. Ama kupa ile cemiyette fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmediler. Hatta kendi yüzlerini şampiyonluk fotoğrafına photoshop ile eklettiler. Vuslat yine başka bahara ertelenmişti. İki yıl beklemek zorunda kalan sınıf arkadaşına karşı mahçubiyet tavan yapmıştı artık bu kadarı da kardeşliğe sığmazdı. Daha sağlam bir bahane uydurulması gerekiyordu ve akıllarına dahiyane bir fikir geldi. Bu kaka antrenör kulübü tam 55 milyon zarara uğratmıştı. Öyle ya transferleri yapan parayı harcayan bu adamdı, koskoca kulübün yönetim kurulunun veya şube sorumlusunun hiçbir fonksiyonu yoktu. Bu masala kargalar bile gülerken Ergin şak diye bedava çalışırım dedi ve tabi birilerinin karizmasını yerle bir etti. Düşünsenize dünya kadar paranız var, iyi tahsilli ve yakışıklısınız ama kimse size saygı duymuyor çünkü samimi değilsiniz. Ne kadar zor bir hayat, Allah düşmanımın başına vermesin.

Sıra Ergin ile birlikte Avrupa şampiyonluğunun ikinci mimarı olan kaptana gelmişti. Mumla yerli oyuncu aranan Türk basketbolunun tek adamı ve milli takımın kaptanı Sinan Güler de bu yönetim tarzına iki beden büyük geliyordu. Sinan kulübünden ilgi göremezken beklenen teklif ezeli rakipten geldi. Aynı paraya aynı kalibrede bir yabancı oyuncu bulunabilirdi tabi, yerli oyuncunun takıma kattığı ruh ve mücadele gücü kimsenin umurunda değildi. Burada da işin kolayına kaçıldı, koyu Galatasaraylıların zayıf karnına bastılar yumruğu. "Galatasaray kaptanı ihanet edip bizi para uğruna sattı, rakibe gitti" dediler. Kimse hatırlamadı yönetimin hayati play-off maçından önce "bütçeyi küçülteceğiz, Euroleague hedeflemiyoruz" beyanatlarını. Kendi takımımızı sabote edip finale çıkmasını engellemek istesek ancak bu kadar olurdu yani...

Sonra Sinan'ın arkasından muhtemel yeni kaptan bir Tweet attı. Baktı ki evdeki hesap çarşıya uymadı tükürdüğünü yalayıp kendi mesajını sildi. Sonra tekrar yayınladı ve bir daha sildi. Şimdi bu delikanlı büyük ihtimalle koskoca Galatasaray'ın kaptanı olacak. Bu kulüpte sembol olmak sevdasıyla centilmenlik anlayışını ayaklar altına aldı. İşte yazıyorum buraya, sonu futbolcu Sabri gibi olur. Allah sonumuzu hayretsin, Baba Özerlerden, Nedret ağabeylerden buraya geldi Galatasaray kaptanlığı. Bence en kıdemli yabancı oyuncu kaptan olsun daha iyi...

Şimdi ne mi olacak? Her şeye yeni baştan başlanacak. Yeni antrenörümüz işini çok iyi yapan bir idoldür. Şubeyi ayağa kaldırması için en az 4-5 yıla ihtiyacı var. Sizce bu kadar süre kulüpte kalabilir mi? Bekleyip göreceğiz.